6 Aralık 2015 Pazar

Bir Fincan Kahvenin Hikayesi

Merhaba kahve severlerim :) Uzunca bir aradan sonra kendimi buraya atabildim sonunda. Vizelerim bitti çok şükür, iyi bitti sayılır. Önümüz finaller. Ama onun için telaş yapmaya daha var sanırım :) Hatırlarsanız (ki unutmak mümkün değil) Ekim ayında kahve festivaline katılmıştık. Bir sürü bilgiler öğrendiğim ve çeşitli kahveleri tattığım, bundan dolayı da bol bol kahve içtiğim saatleri özlemedim değil. Merakla üçüncüsünü bekliyorum. Festival hakkındaki düşüncelerimi, kahveye yolculuğumu o gün aktarmıştım size. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. Bu yazımda yine o gün bilgi sahibi olduğum bir konuyu ele almak istedim. İçtiğimiz bir fincan kahvenin hikayesi..

Kahve ağacının çiçeklenmesi sonucunda ufak bir yeşil meyvenin oluştuğunu ve yaklaşık 9 ay sonunda kahve çekirdeğine dönüştüğünü yine daha önceki yazımda bahsetmiştim. Çiçeklenme ne kadar düzenli olursa, hasat işlemimiz daha kolay gerçekleşir.

Çekirdeklerin zarar görmemesi adına hızlı bir şekilde toplanması gerekir. bu yüzden 1 ay öncesinden hasat yapılacak bölgede bulunan dal parçacıkları vs. temizlenmeye başlanır. Hasat dönemi nisanın sonuna doğru başlar.

Kahve çekirdeği elle toplandığında ağaçların altına bir örtü serilir. Ve meyveler dallardan kopartılarak örtünün üzerine atılır. Daha sonra büyük el kevgirleri ile kahveler yapraklarından ayrıştırılır. Daha sonra toplanan kahveler kontrol edilerek temiz olup olmadığına bakılır. Hasat alanının büyüklüğüne göre çalışan çiftçi sayısı farklılık gösterir. Her bir çekirdekte bir çok çiftçinin el emeğinin hakkı bulunuyor. Bu daha hiç bir şey! Peki hasat edildikten sonra her şey bitiyor mu? Hayır. Toplanan meyveler büyük çuvallara dolduruluyor ve ayrıştırma işlemi için servis alanına gönderiliyor.



Çekirdeklerin büyük çuvalların içinde 4 saatten fazla kalması mayalanmasına sebep olur. Bu yüzden ayrıştırma işlemi mümkün olduğunca hızlı gerçekleşmelidir.

Kahve çekirdekleri servis alanına ulaşır ulaşmaz çuvallardan boşaltılır. Kahve meyvelerinin küçük taşlar, hasarlı ve olgunlaşmamış meyvelerden ayrıştırılması için el yapımı elekler kullanılır. Bu aşamadan sonra meyveyi çekirdekten ayıran ve çekirdekleri sınıflandırıp paketlemeye hazırlayan işlenme aşamasına geçilir.

Meyvelerin çekirdekten ayrılması ıslak ve kuru işlem olarak iki şekilde yapılabilir. Islak işlem, ekipmana ve suya ihtiyaç olduğundan dolayı daha maliyetlidir. Bu işlemler ülkelerin iklim şartlarına göre de farklılık gösterebilir. Kuru bir bölgede yetişen kahvelerin ıslak işlemden geçmesi oldukça zordur.


Kuru işlem; her ne kadar adı kuru olsa da bu işlem kahve meyvelerinin bir havuzda yıkanmasıyla başlar. Meyveler suyun kaldırma kuvvetinden yararlanılarak  ayrıştırılır. Daha hafif olan ve olgunlaşmamış meyveler suyun yüzeyinde kalırken, olgunlaşmış meyveler ağırlığından dolayı  suyun dibine düşerler. bu şekilde ayrıştırma işlemi tamamlandıktan sonra olgunlaşmış meyveler geniş ve düz bir alanda güneş altında kurumaya bırakılır. Kurutma yaklaşık 1 hafta kadar sürer. Bu süreçte meyveler düzenli olarak karıştırılıp homojen bir kuruma sağlanır. 1 haftanın sonunda nemli meyveler mekanik kurutuculara doldurularak 2 gün kadar daha kurutulur ve kurutma işlemi tamamlanır. Meyveler daha sonra posa makinelerine gönderilir. Burada mekanik basınç ve santrifüj işlemleri sonucunda çekirdekler meyvelerinden ayrıştırılır. Daha sonra çekirdekler tekrardan kurutma havzalarına gönderilir. Yaklaşık bir hafta kadar güneş altında kurutmaya bırakılır.

Islak işlem; işçilik zaman ve su giderlerinden dolayı daha maliyetli bir işlemdir. Meyveler içinden su akan kanallara dökülür. Böylece meyveler hiç bir fermantasyon başlamadan yıkanmaya başlamış olur. Meyvelerin kanalda kalma süresi, suyun debisi öyle bir ayarlanmıştır ki meyvenin kabuğu, etinin büyük bir kısmı çıkar ve kanal içindeki özel elek ve ızgaralar ile meyveler ebat olarak ayrıştırılırlar. Üzerlerinde çok az et kalan çekirdekler fermantasyon tanklarına alınır. Enzimler kullanılarak  çekirdek üzerindeki tüm yapışkanımsı etler temizlenir. bu işlem yaklaşık 36 saat sürer. Bundan sonra çekirdekler yıkanır ve güneş altında kurutmaya bırakılır.


Temizlenme, ayrıştırma ve kurulama sürecinden geçen yeşil kahve çekirdekleri, dünyanın dört bir yanına dağıtıldıktan sonra en önemli işlemlerden bir tanesini geçirir. Bu işlem yeşil çekirdeğin kahverengiye doğru olan yolculuğunu içerir. Güzel bir kahvenin tadı ve rengi kahveyi kavururken ortaya çıkar.



Az, orta ve çok olmak üzere 3 farklı kavurma türü vardır. Kavrulma derecelerine göre isimlendirilirler.

Light Roast kahve; 200 derecede kavrulan kahvelerdir. Özelliği; kavrulma esnasında kahveden çıkan ilk çat sesiyle birlikte hazır hale gelmesidir. İlk çat sesi kahvenin eriştiği ilk kavrulma derecesi anlamına gelir. Bu çat sesini festivalde duyma imkanı yakaladım. Hoş bir sunum olmuştu. Bu derecede yüksek asdite oranı vardır.

Medium Roast Kahve; 215 derecede kavrulan kahvelerdir. Asiditesi daha az hissedilir ve kahvenin karakteristiği herhangi bir saptamaya uğramaz.

Dark Roast Kahve; 230-235 derecede kavrulan kahvelerdir. Kahvenin asidite oranı çok azalmış durumdadır. Sahip olduğu karakteristik özellikler ve aromalar ortaya çıkar. Bu nedenle çok daha geniş kitlelerce tüketilir.


Tüm bu işlemlerden sonra kahvenin farklı kahve araçlarına göre öğütülmesi gerçekleştirilir. Bu konuyu daha sonra başka bir yazıyla geniş bir şekilde değineceğim.

Yazımızın başındada bahsettiğim gibi bir fincan kahvede yüzlerce çiftçinin emeği var. Kahvenin bir meyvesinin yetişmesinden fincanımıza dökülene kadar uzun bir süreçten geçtiğini öğrenmiş olduk :) Tabi benim kadar merak eden var mıydı orası tartışılır :)

9 Kasım 2015 Pazartesi

Zaman Akıp Geçerken, Bir Fincan Hatır Kahvesi..

Merhaba arkadaşlar :) Kasım ayının açılışını bir türlü yapamayan Cemre, vizelerine çalışamayınca soluğu burda aldı :) Evet, vize haftam geldi kapıyı çaldı. Ve ben henüz hazır değilim, vizeleri bir türlü içeri alamıyorum :( Daha okula adapte olamamışken ne çabuk geldi yahu bu vizeler? Zaman ne çabuk geçiyor gerçekten. Herkes de aynı şeyi söylüyor değil mi :)

Amin Maalouf'un sevdiğim ve bu konuda düşüncelerimi bire bir aktaran bir sözü geldi aklıma:
Zamanın iki yüzü var, iki boyutu.. Uzunluğunu güneşin seyri belirliyor, derinliğini ise tutkular.. 
Hüzünlü günler, sevinçli günlere oranla daha yavaş geçiyor belki. Yaşarken pek fark edemiyoruz ne kadar hızlı geçtiğini. Ama şöyle bir geri dönüp baktığımızda görebiliyoruz bunu. Aslında o günlerde çabuk geçiyor da yaşarken zorlanıyor işte insan. Geçmişe baktığımızda geride kalan bir sürü şey; acı, hüzün, sevinç, mutluluk.. Yerlerini sadece anılara devrettiler. Geçmişte; yaşarken güzellerdi, şimdi ise anılarla..

Şimdii hemen amacımızdan şaşmadan kahveye bağlıyorum konuyu :) Zaman su gibi akıp geçerken güzel anılarımızı süsleyen türk kahvesi.. Hani şu kırk yıl hatırı olanından :) İlk postumda türk kahvesinden söz etmiştim. Ama tarifini vermek şimdiye nasip olacak sanırım. Hemen hemen herkes biliyordur nasıl yapıldığını ama birde ben söyleyeyim de burada bulunsun değil mi :)

Öncelikle türk kahvesi denilince akla ilk köpük gelir. Ben daha çok köpük oluşturduğunu gözlemlediğim için kahveyi yaparken soğuk içme suyu kullanırım. Bunun için yaz kış dolapta soğuk su bulundurmayı da ihmal etmeyiz :)

Ve tabi ki köpük için akla gelen diğer önemli sır ise taze çekilmiş türk kahvesi! Evde sürekli bulunan ve daha bitmeden hemen Eminönü'ne gidip stokladığımız 'Kuru Kahveci Mehmet Efendi'!! Ev halkından kimin Eminönü'ne yolu düşse kahve almadan dönmez :)

Kullanılan su ve kahvenin tazeliği köpük için iki önemli sırdır. Pişirmek içinde bir cezveye sahipseniz eksik bir şey kalmadı!

Ben bir fincan başına 1 tepeleme tatlı kaşığı kahve kullanıyorum. Eğer şeker kullanan varsa aramızda orta türk kahvesi için 2 küp şeker yeterli olacaktır.

Bir fincan soğuk içme suyu, 1 tepeleme tatlı kaşığı türk kahvesini ve isteğe göre şekeri cezveye ilave ettikten sonra iyice karıştırıyoruz. Ben ateşe koyduktan sonra karıştırmamak gerektiğinden yanayım. Bu yüzden iyice karıştırdıktan sonra kısık ateşte sebat ederek bekliyoruz :) Bu esnada en yukarda köpükler birikiyor.. Aman dikkat köpüğü kaçırmayalım! Kaynamaya başladığını anladığımız an cezveyi ocaktan çekip köpüğü fincana alıyoruz. Daha sonra kahve tadının iyice oturması için tekrar kısık ateşe koyuyoruz.  Burda dikkat etmek gerek eğer kahve fazla kaynarsa acı bir tada sahip olur. Bu yüzden yine kaynamaya başladığını anladığımız zaman ocaktan çekiyoruz ve koyduğumuz köpükleri kaybetmeden kahveyi yavaşça fincana döküyoruz. Eğer acı bir tat isterseniz ikici kez ocağa koyduğunuzda biraz daha fazla kaynamasını bekleyebilirsiniz.

Ve işte kırk yıl hatrı olanından bol köpüklü kahvemiz hazır! Yanına bir bardak su ve lokum alarak tüketebilirsiniz :)

Zaman hızlı geçiyor, zamanın kıymetini iyi bilenlerden oluruz inşallah :) Geçmişe dönüp baktığımızda o zamanlarımızı aramak yerine anıları hatırlayıp gülümseyelim :) Benim için bu ara zaman vize zamanı arkadaşlar :( Bir kaç hafta sonra geri dönüp keşke dememek adına şimdi çalışmaya koyulsam iyi olur sanırım. Dualarınızı bekliyorum ;)

31 Ekim 2015 Cumartesi

Jamaika Blue Mountain Coffee

Daha öncelerde en pahalı kahve olduğunu ve zor bulunduğunu bildiğim bir çeşit kahvenin adını kahve festivalinde öğrenme imkanı buldum. Adını neden google amcaya sormadım inanın bilmiyorum :) Kısmet o güneymiş. Bu merak uyandıran kahve 'Jamaika Blue Mountain Coffee'. Festivalde bütün kahveler bir çuval içinde bulunurken; değerli ve nadir bulunan bu kahve ahşap varillerde tutuluyor. Diğer kahvelerden farklı bir lezzeti olduğu söyleniyor. Sınırlı miktarda üretilmesi ve kaliteli olduğundan dolayı da fiyatı oldukça yüksek.


'Nerede tadına bakabiliriz?' diye sorduğumda çok nadir bulunduğunu ve etiler civarında bir iki yerde bulabileceğimizin cevabını aldım. Fakat bir fincanın fiyatını duyduğumda şok geçirmedim değil. Bir fincanının 50-60 tl civarı olduğu söylendi. Bu yüzden yukarıda merak uyandıran kahve olarak belirttim :) Fiyatı bu kadar yüksek olan bir kahvenin tadı merak edilmeyecek gibi değil :) Peki bu kahveyi diğer kahvelerden farklı kılan nedir buyrun inceleyelim..

'Blue Mountain' Jamaika adasının doğu yamaçlarında yer alan bir tepe.  Tepenin üst kısımları sık ormanlık ve koruma bölgesi. Jamaika kahvesi; 2300 metrelik dağın 1600 metre yükseklikteki yamaçlarında yetiştiriliyor. Sıcak bir havaya sahip olmasına rağmen nemli ve bol yağmur almakta. Fakat lojistik zorluklar sebebiyle yüksek miktarda üretilemiyor. Bu bölgede yetişen kahve, dünyanın en iyi kahvesi olarak bilinmekte. Üretim alanının darlığı sebebiyle üretilen kahve sınırlıdır.  Üretilen kahveler yeşil çekirdek halinde yukarıdaki resimde görmüş olduğunuz ahşap varillere koyularak bölgelere dağıtımı yapılmaktadır.


Blue Mountain kahvesi yıllık üretiminin %90 ı Japonya tarafından satın alınmakta. Geri kalan kısımlar ise dünyanın  geri kalanına dağıtılmakta. Bu nedenle bu kahve Japonya dışında neredeyse her yerde pahalı. Yani Japonya'ya yolunuz düşerse bu kahveyi daha ucuza temin edebilirsiniz :) 

Bu kahve Jamaika'nın özel bir bitkisi değil. 1728 yılında vali Sir Nicholas Lawes'in getirdiği çekirdeklerden yetiştirilmiş. Hafif tatlı ve aromatik bir kahve aynı zamanda temiz tadı ile tanınmakta. 

Okuduğum kullanıcı yorumlarına göre içerken fındıksı bir aromaya sahipken, içtikten sonra ağızda çikolatamsı bir tat bırakıyor. Espresso şeklinde değilde filtre kahve gibi tüketiliyor. Tercihe göre sütlü veya sütsüz tüketilebilir. Araştırmalarımdan sonra ne kadar merak etmiş ve her ne kadar kahve tutkunu olsam da bir fincan kahveye o parayı verecek kadar delirmedim :) Yolu Japonya'ya düşen benimle iletişime geçerse sevinirim :) 

28 Ekim 2015 Çarşamba

Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Var!

Kahve kesinlikle bağımlılık! Ben şuan resmen bağımlısı olmuş durumdayım. Çaya falan benzemez bu. Bir kere alışınca onsuz yapamaz hale geliyorsun. Onsuz uyanamaz, onsuz güne başlayamaz, onsuz baş ağrılarını gideremez, onsuz çalışamaz.. Çok mu anlam yüklüyorum acaba kahveye? Ama gerçekten de başım ağrıdığında istemsiz olarak kahve içerim. Ve bir bakmışım baş ağrım çoktaan uçup gitmiş. Çalıştığımda o yoksa hep bir şeyler eksiktir. O masada yerini alınca tamamlanır bütün eksikler.  Yorgun olduğumda hafifletir, unutturur çoğu şeyi..

En güzeli de nedir bilir misin? Kendi dostunun, sevdiğinin yanında içtiğin halidir. Sahi neydi? Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var idi.. Evet evet geçmiş konuştum doğru okudun. Şimdilerde pek hatırı kalmadı çünkü. Halbuki bu söz dostluğun, sevginin önemini vurgulamaz mı?  

Geçen internette dolanırken bir hikayeye rast geldim. Kahvenin hatırı ile ilgili bir rivayet. Onu sizinle paylaşmak istiyorum:
Vaktiyle İstanbul'da Yemiş İskelesinde kahvecilik yapan Üsküdarlı bilge bir zat varmış. Her telden insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, derdini paylaşmaya gelirmiş. Günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş. Kahveciye herkese kendinden bir kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan Rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. Kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp Rum kaptanının yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetle "Ona vermeyeceksin demedim mi?" demiş. Kahvecide "bu senin değil benim ikramım" diyerek cevap vermiş. Rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş. Aradan kırk yıl kadar geçmiş. Sisam Adasında büyükçe bir isyan çıkmış. Rumlar isyan etmiş. Bizim kahvehaneci de bir şekilde Rumların eline geçmiş. O zamanlar da Rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış. Kahveciyi de yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere götürmüş. Adamın işkence ederek kendisini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yıl önce bir kahve ikram  ettiğini ve o kahvenin hatrını unutmadığını söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.
Sözün özü ne mi? Neden mi geçmiş konuştum? Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır demek hikayeden de anlaşılacağı üzere yapılan iyiliğin unutulmaması, gösterilen arkadaşlığın, dostluğun unutulmaması demek. Bir fincan kahve ile kimi zaman yeni dostluklar kuruldu, kimi zaman yaşananlar konuşuldu, kimi zaman hüzünlenip ağlandı, kimi zamanda kahkahalara boğuldu insan. Peki ya sonra? İyiliğin, dostluğun anlatıldığı bu sözde şimdi aynı şey anlatılıyor mu sizce? Şimdilerde değil kahvenin, kimsenin kimseye hatırı kalmamış. Şimdilerde bu söz kendisini sadece ağızlara dolandırmış.

Atalar boşuna dememiş
'Kırk yıl dostluk sağlar bir fincan kahve'
Ola ki bu dörtlük yerini bulur
Şu gönlümü dağlar bir fincan kahve



25 Ekim 2015 Pazar

Haydarpaşa Gar'ında Kahveye Yolculuk Başladı!

22 Ekimde başlayan İstanbul Kahve Festivaline katılımı mı bugün gerçekleştirdim. Değişik tatları denemek adına kahve yolculuğuna çıktık :) Hafta sonu olması sebebiyle daha kalabalık bekliyordum. Fakat beklediğim kadar bir kalabalık yoktu.


Çeşitli bölgelerden gelen kahveleri tadarak keyifli ve bir o kadar da yorucu bir festival geçirdik. Tabi onca kahve içerken bu yorgunluğu anlamak mümkün değil! Acısı eve ayak basınca çıkıyor. O kadar içilen kafeinden sonra bu gece uyumakta pek mümkün değil :)


Her ne kadar 'Siz kafayı yemişsiniz! Bu havada sırf kahve için o kadar yol gidilir mi?' tepkileriyle karşılaşmış ve o kadar sek kahveden sonra hafif bir çarpıntı geçirmiş, ellerde ve bacaklarda hafif hafif titremeler yaşanmış olmasına rağmen gittiğimden pişmanlık duymadığım bir festival. Sadece kahveye merakı olanların değil, herkesin gidip görmesi lazım. İçimi belki 10-15 dakika süren kahvenin; henüz meyvesinin daha ağaçta olduğu andan, fincanımıza konulana kadarki süreci (1 yıldan uzun bir süre) öğrenebileceğimiz güzel bir organizasyondu. Bu süreçten daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim. Bir fincan kahvede çok insanın hakkı olduğunu da söylemeden edemicem. Kahvenin ayıklanmasından, hasat edilmesinden, kavrulmasına kadar çok kişinin emeği geçiyor. İçtiğimiz bir fincan kahvenin 40 yıl hatırında bu emeğide hiçe saymamak gerek.


Festivalin gerçekleştiği gar alanında; çeşitli seminerler, kahve zincirleri, konser alanı, çay sektöründen markalar, hatıra veya hediye alınabilecek türden butik markaların bulunduğu standlar, kahve makinesi markaları, çeşitli sergiler yer almakta.




Sergilerin başını Billur Saatçi'nin 'bir silgi,bir kalem' projesine katkı sağlaması için 'Günün Kahvesi' adlı ilk sergisi olarak satışa sunduğu fotoğraflar çekti sanırım. 'Bir silgi, bir kalem' projesinin açıklamasını Billur Saatçi'nin kalemiyle buradan okuyabilirsiniz. Diğer dikkat çekenlerin arasında CupArt sergisi! Beyaz Karton bardaklara yapılan çizimler tam anlamayla bir sanat eseriydi.


 

Birde ilgi çekici olan kahve çekirdeğiyle kaplanmış araba :) Bununla kim bu kadar uğraştı bilmiyorum ama sabrından dolayı kendisini tebrik ediyorum :) 


Haydarpaşa garında gerçekleşen festival aynı zamanda tarihi dokuyu da içimize işledi. Bir rivayete göre binanın bulunduğu sahaya 3.Selimin paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir.

İstanbul-Bağdat demir yolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edildi. 1. Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelerle  1917 de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugün ki şeklini almıştır. 1979 yıllarında Haydarpaşa açıklarında tankerin bir gemiyle çarpışması sonucu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı bina hasara uğramıştır. 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır.

28 Kasım 2010 tarihinde çatısında çıkan ağır yangından dolayı çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiştir. 1 Şubat 2012 de Hızlı Tren projesininin çalışmaları nedeniyle ülke çapındaki tren seferlerine ara verildi.

 

2. si düzenlenen festivalde emeği geçen herkese teşekkürler! Devamını bekliyoruz.. Festival içeriklerini konusuna göre yazarak ayrı ayrı paylaşıcam ;)


14 Ekim 2015 Çarşamba

Espresso

Bir önceki yazımda çoğu kahvelerin ortak noktasının espresso olduğunu söylemiştim. Espresso için kahve çekirdeklerinin koyu kavrulmuş ve türk kahvesine yakın bir incelikle çekilmesi gerekir. Espresso makinesinin kahve haznesinde sıkıştırılmış kahveden geçirilen sıcak suyun, kahvenin aromasını ve rengini alarak bardağa boşalması ile hazırlanan İtalya'ya özgü bir kahve çeşididir.

Ölçülere değinecek olursak:
  • Tek bir ölçü için yaklaşık 7 gr kahve yeterlidir.
  • Her bir ölçü için 30 ml 90 derece sıcak su kullanılır.
  • 30 ml suyun 25-30 saniyede kahveden geçirilerek bardağa boşaltılmasıyla espresso hazırlanır. Bundan uzun sürede akarsa renk koyulaşmaya ve lezzet bozulmaya başlar.


Espresso günümüzde sade olarak içilmesi dışında; yine bir önceki yazımda bahsettiğim gibi çoğu sütle hazırlanan kahvelerin bazı olarak kullanılır. 

Espresso fincanları türk kahvesi fincanlarından biraz daha küçüktür. Fincanda 30 ml'lik kahve bulunur. Bu da fincanın yarısından biraz daha fazlasını oluşturur. Bu ölçüye solo adı verilir. Bu ölçü az mı geldi? O zaman bu fincanın iki katı büyüklüğünde bir fincana iki kez kahve dolumu yapılabilir. Bu ölçü de doppio ile adlandırılır. Dubble shot espresso diye de söyleyebilirsiniz :) 



Ve araştırmalarım sonucu benimde yeni öğrendiğim espresso köpüğü.. Bu köpük İtalyancada 'creme' olarak adlandırılır. Espressonun ne kadar iyi olduğunu üzerinde oluşan bu köpükten anlayabiliriz. Köpük, kahvenin aromasının dışarıya sızmamasını sağlar. Ve kahve bitene dek kaybolmaz. İyi bir espressonun köpüğü kalın, kadifemsi ve rengi açık kahverengidir. Bu köpüğün iyi olması aynı zamanda yukarıda söylediğim gibi suyun kahveden 25-30 saniyeden fazla geçmemesine de bağlıdır. 

Ben ilk espressomu Starbucks'da denemiştim. Köpüğüne falan dikkat etmedim orda ne kadar iyi bir espresso yapılıyor bilmiyorum ama tartışılmazdır tabiki :) Sadece denemek  adına içmiştim o kadar. İlk ve son içişimdi :) Biraz sert gelmişti tabi o zamanlar kahve içmeye pek meraklı değildim :) Ama yakın bir zamanda tekrar içip deneyimlerimi paylaşırım :)


13 Ekim 2015 Salı

Kahve Çeşitleri

Kahvenin çeşitlerinden haberdar mıyız? Bu yazımızda kahvenin bazı çeşitlerini verip ileri ki yazılarımda bunları araştırıp tek tek açıklamayı hedefliyorum :) O zaman buyrun inceleyelim bakalım..
  • Türk Kahvesi: Telvesi ile servis edilen tek kahve çeşididir. Yanında bir bardak su ve tercihen lokum ile birlikte sunumu yapılır.
  • Sütlü Türk Kahvesi: Türk kahvesinin süt ile hazırlanması ile oluşan kahve çeşididir.
  • Espresso: İtalyaya özgü bir  kahve çeşididir. Koyu kavrulmuş çekirdekten yapılır.
  • Americano: Espressoya sıcak su eklenerek tadı yumuşatılan kahve çeşididir.
  • Cafe Latte: Espressoya buharla ısıtılmış kıvamlı süt eklenmesiyle ortaya çıkan kahvedir. 
  • Cappuccino: Epressoya buharla köpürtülmüş kıvamlı süt eklenen ol süt köpüklü kahve çeşididir.
  • Macchiato: Espressoya süt köpüğü eklenerek hazırlana kahve çeşididir.
  • Mocha: Latteye çikolata şurubu, tatlı kakao tozu veya dövülmüş kakao eklenerek hazırlanan kahve çeşididir.
  • Filtre Kahve: Orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin bir kağıt filtre, french press veya kahve makineleri ile hazırlanan kahve çeşididir.
  • Caffe Lungo: Espressonun makinede daha uzun süre ile filtrelenmesiyle hazırlanan kahve çeşididir.
  • Viennese: Espressoya çikolata ve krema katılarak hazırlanan  Viyana usulü kahve çeşididir.
  • Cafe au lait: Sütü kahvesinden daha fazla eklenerek hazırlanan Fransız kahvesidir. 
  • Mırra: Şanlıurfa'ya özgü, bir kaç kez demlenerek hazırlanan kahve çeşididir. 
  • Menengiç Kahvesi: Menengiç ağacının meyvelerinin kavrulmasıyla oluşur.  Türk kahvesi gibi pişirlir. Sağlığa oldukça faydalıdır.
Çoğu kahve çeşidinin ortak noktası aslında espresso miktarının değişmesidir. Bunu da ek bilgi olarak verelim :) Ben tercihimi genellikle filtre kahveden yana kullanırım. Sütsüz ve şekersiz :) Yaz aylarında genellikle soğuk kahve tükettiğim için tercihim kahve miktarı arttırılmış latteden yanadır. Genelde ektra shot espresso isterim :) Bunların dışında sade türk kahvesi vazgeçilmezimdir :)

Bu arada kahve festivali yaklaşıyor :) Gelmek isteyenler biletler tükenmeden temin etsinler. Ben büyük biir merakla o günü bekliyorum :)


22 Eylül 2015 Salı

Kahvenin Zararları

Biliyoruz ki kahvenin faydaları olduğu gibi fazla tüketildiğinde vücudumuza olumsuz etkileri de vardır. İki önceki yazımda kahvenin içinde bulunan kafeinin vücudumuza olumlu ve olumsuz etkilerinden bahsetmiştim. (O yazımıza buraya  tıklayarak ulaşabilirsiniz.) Şimdi kahveyi fazla tükettiğimizde vücudumuza ne gibi zararları olduğunu daha ayrıntılı bir şekilde inceleyelim:

Çeşitli araştırmalara göre;
  • Günde 5-6 fincan ve üstü kahve tüketen deneklerde kan  yüksek tansiyon rahatsızlığı görülme riski %45 artıyor.
  • Tüketilen miktarının yükselişine göre çeşitli kalp çarpıntıları görülür.
  • 5-6 fincan ve üstü tüketilen kahve, kalp ritmini olumsuz yönde etkiler. Bu yüzden kalp krizi riskini yükseltir. 
** Özellikle kalp hastalarının sınırlı miktarda kahve tüketmesi doktorların tavsiyesidir.
  • İçerdiği kafein sebebiyle mideyi daha fazla asit salgılaması için uyarır. Bundan dolayı uzmanlar ülser ve gastrit hastalarına günlük kahve tüketiminin 1 fincanı geçmemesi konusunda uyarır. Çünkü kafein bu hastalıklarının kötüleşmesini tetikliyor.
  • Kafein; vücudun demir ve diğer besinleri emmesini engeller. 
  • Kalsiyumun idrar ile vücuttan atılmasına neden olur. Buda kemik erimesi riskini arttırır.
  • Kadınların günde 3 fincandan fazla tüketilen kahve içerdiği kafein sebebiyle doğurganlık oranını azaltır. 
  • Aşırı kahve içme alışkanlığı olmayanlar kahve tüketimlerini birden arttırırlarsa ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşılabilir. Kahve tüketimini birden arttıran kişiler yapılan bir araştırmaya göre kafeinden kaynaklanan olumsuz etkilere karşı savunmasız hale gelir. Bu da felç riskini doğurur. 
Bu kadar :) Zararlarından çok faydalarının olduğunu söylemiştim ;) Sadece dikkat etmemiz gereken tüketimi fazla abartmamak. Düzenli içtiğimiz taktirde kahvenin şifa olduğunu unutmayalım. Bu bilgilerin üstüne 1 fincan sade bi kahve içilir ;)


21 Eylül 2015 Pazartesi

Festival biletleri satışa sunulduu!!

Vee merakla beklenen an geldi kahveseverler!! İstanbul coffee festival biletleri biletixde satışa sunuldu :) Size en yakın biletix gişelerine gidip biletlerinizi temin edebilirsiniz. 18 Eylül-19 Ekim tarihleri arasında biletlerinizi indirimli fiyatı ile satın alabilirsiniz. Standart biletler 22 Ekim'e kadar satıştadır.

3 farklı bilet seçimi vardır:

  • Seans bileti  (İndirimli: 25 TL - Standart 35 TL)
  • Tüm gün bileti (İndirimli: 40 TL - Standart 55 TL)
  • Kombine bileti (İndirimli:140 TL - Standart 190 TL)
** İndirimli biletler sınırlı sayıdadır.

Gönül ister ki kahve aşkına kombine bileti al ama abartmaya gerek yok sanki :) Biletler hakkında ayrıntılı bilgi ve bilet satın alımı için buraya tıklamanız yeterli olacaktır.

Festival programı; web sitelerinde güncellenmekte. Buraya tıklayarak programı takip edip ona göre biletlerinizi seçmeniz tavsiyemdir :)

Ben şimdiden çok heyecanlandım bakalım neler olacak ;)

15 Eylül 2015 Salı

Kafein

Kahvenin zararlarından bahsetmeden önce kahvenin içinde bulunan kafeinden bahsetmek istiyorum. Çünkü kahvenin vücudumuza olan olumsuz etkilerin sebeplerinin başını kafein çekiyor.

Kafein, metilksantin adı verilen bir bileşik türüne ait doğal bir maddedir. Kahvede, çayda, kakao ve fasulye, yaprak ve meyveler gibi bazı bitkilerde değişik miktarlarda bulunmaktadır. Yoğun bir acı tada sahiptir. Gazlı içeceklere tat vermesi açısından eklenebilmektedir.

Kafeinin günlük en fazla 250 mg alınması gerekmektedir. Daha fazlası alındığı takdirde etkisi başlamaktadır. 1 bardak çayda 50 mg, bir fincan kahvede ise 100 mg kafein bulunmaktadır.

Alınan kafeinin vücuttan atılması saatler sürer. Ancak yarısı yaklaşık 6 saat sonra vücuttan atılır. Bu durum da kafeinin etki süresini uzatır. Kafeinin etkisi vücudumuza (yaş, kilo, cinsiyet..) göre farklılık gösterse de yaklaşık olarak 8 saat sürer. Günlük alınması gereken miktarı geçmediği sürece hiç bir zararı olmadığı araştırmalarla kanıtlanmıştır. Peki o miktarı geçtiğimiz zaman ne gibi olumsuz etkilerle karşılaşabiliriz?

Buyrun inceleyelim..
  • Kafein, kalbi ve kanı etkiler. Kalp damarlarını daraltır.Kalp ritim bozukluğuna neden olur.
  • Sindirim sistemini yavaşlatır. Bu yüzden  yemeklerden hemen sonra tüketilmemesi uzmanlar tarafından tavsiye edilir. 
  • Aşırı dozda kafein sinir sistemi bozukluklarına sebep olur. Bir süre sonra ellerde titreme başlayabilir.
  • Yüksek dozda kafein, beyin kimyasını etkiler ve panik atak oluşumunu güçlendirir. 
  • Günde 300 mg kafein başına vücuttan 15 mg fazladan kalsiyum atılmaktadır.
  • Kafein ve şekerin bir arada kullanılması vücudumuzun insülin değerlerini yükseltebilir.
  • Depresyon ve uykusuzluğa sebep olabilir.
  • Aşırı dozda alınması migrenin tetiklenmesine sebep olur.
  • Mide asit salgısını arttırarak gastrite neden olur. 
Kafein aynı zamanda insana nikotin ve kokoin gibi bağımlılık yapar. Beyinde dopamin gibi belli bazı sinir iletkenlerini artırarak alışkanlık yarattığı kanıtlanmıştır. Bir miktar kafein alınmadığı zaman vücut alıştığından dolayı bir süre sonra tepkiler meydana gelir. Bu tepkiler; baş ağrısı, yorgunluk, huzursuzluk, depresyon belirtileri gösterir. Eğer; hamileyseniz, yüksek tansiyonunuz ve çarpıntınız varsa, midenizde yanma hissediyorsanız kafeini azaltmanız  gerekir.

Kafeinin vücudumuza olumlu etkileri de var tabi ki:
  • Kafein uyarıcı bir etki gösterir. 
  • Akciğere giden solunum yollarını rahatlatır ve astım krizlerini azaltıcı etkisi vardır.
  • Metabolizmayı hızlandırır. Kalori yakımını arttırmaktadır.
  • Kas koordinasyonunu ve gücünü arttırır.
  • Kafein, karaciğer hastalıklarına yakalanma riskini azaltmaktadır. 
  • Yapılan araştırmalara göre atletlere kilogram başına 10 mg kafein verilmiş ve performansın arttığı görülmüştür. 
  • Hafızayı güçlendirdiği de araştırmalarla kanıtlanmıştır.  
  • Kafeinin en güçlü özelliklerinden biri ağrı kesici ilaçların etkisini arttırmasıdır. Ancak sürekli kullanım ve bağımlılık durumunda bu etkisini yitirir.
Günlük dozu aşmamak koşuluyla rahatlıkla kahve içebilirsiniz :)

14 Eylül 2015 Pazartesi

Kahvenin Faydaları

Şimdilerde çok fazla kahve tüketen bir nesiliz. Fakat içtiğimiz kahvenin faydalarından haberdar mıyız? Yapılan araştırmalara göre kahvenin vücudumuza zararlarından çok faydasının olduğunu söyleyebiliriz. Evet insan sağlığına olumlu etkileri vardır. Tabi dozunda tüketildiği takdirde! O zaman bakalım içtiğimiz kahvenin vücudumuza olumlu etkileri nelermiş..

Gözlemsel araştırmalara göre;
  • Kahve içenlerin, şeker  hastalığına yakalanma riski %23-%67 arası daha düşük bir ihtimal. 400.000 kişinin katıldığı bir araştırmada içilen her bir fincan kahvenin şeker hastalığı riskini %7 azalttığı görülmüştür. 
  • Sık sık migren atağı geçirenlerde beyin damarlarında kasılma yaptığından dolayı düzenli kahve içmek migren atağını önler.
  • Kahve; baş ağrısı ilaçlarında bulunan bazı maddeleri içerir. İlaçlarla kıyaslandığında %40 oranında baş ağrısında daha etkili oluyor.
  • Günlük olarak kahve tüketen insanların alzheimer hastalığına yakalanma riski bazı araştırmalar sonucu %65 olarak tespit edilmiştir.
  • Kahvenin içinde bulanan kafein, metabolizmayı hızlandırır ve daha çok kalori yakılmasına sebep olur. Ve kafeinin iştah kesici özelliği vardır. Bunlardan dolayı kahvenin zayıflamaya etkisi olduğu bilinmektedir. 
  • Kahvenin içerisinde bulunan antioksidanlar kansere yol açan hücrelerin çoğalmasını engeller.
  • Yapılan araştırmaların incelenmesi sonucunda günde 2 fincan kahve içenlerin karaciğer kanseri riskinin %31 azaldığı tespit edilmiştir.
  • Zihnin daha dirençli ve uyanık olmasına yardımcı olur.  (Bu maddeyi hemen hemen hepimiz biliyoruzdur :) Hepimizin sınav dönemlerinde en büyük yardımcısı öyle değil mi? )
  • Stresi yok eder ve kan basıncını yükseltir.
  • Kahvenin içerdiği kafein, parkinson hastalığına yakalanma riskini azaltır. Araştırmalar; kahve tüketen insanların %60 oranında parkinson hastalığına daha az yakalandığını ortaya koymuştur.
  • ABD'de yapılan bilimsel araştırmalar günde 3 4 fincan kahve tüketiminin depresyonla mücadelede katkı sağlandığı görülmüştür.
  • Kahvenin safra taşlarına da etkisi bulunmaktadır. Günde 3 - 4 fincan kahve içenlerin içmeyenlere oranla %25 daha az safra taşından şikayet edildiği kanıtlandı. 

Kahvenin faydalarını araştırırken dikkatimi bir şey çekti. Hemen hemen her site günde 3-4 fincan kahve tüketiminde olumlu yönden bahsediyor. Kahve uzmanları; günlük tüketilen suyun beşte biri kadar kahve tüketimini önermektedir. Mesela günde 5 bardak su içiyorsak 1 fincan kahve tüketmeliyiz. Çünkü kahve vücutta sıvı kaybına neden olmaktadır. Sıvı kaybına uğramamak için arayı iyi korumak lazım.

Kafein'i araştırıp daha ayrıntılı bir şekilde post hazırlayacağım. Fakat şimdi şunu söylemem gerekir ki araştırmalara göre bir günde 250-280 mg kafeinden fazlası zararlı olduğu bilinmektedir. Bir fincan türk kahvesi  yaklaşık 100 mg kafein içermektedir. Bir bardak çayda ise yaklaşık 40-50 mg kafein bulunmaktadır. Kafein fazla alındığında ise en  önemlisi çarpıntı ve tansiyonda yükselmeler meydana gelebilir. Birde uyku problemi yaşanabilir. Bu yüzden ne kadar dozunda içersek eğer o kadar yukarıda saydığımız olumlu etkileriyle karşılaşabiliriz. :) Bana sorarsanız günde 2 fincan kahve kafidir ;) 



12 Eylül 2015 Cumartesi

Blog Açma Sebebim

Bir blog açtım ama neden kahve üzerine açtığımı soran çok insanla karşılaştım. Cevap olarak da bu postu hazırlamaya koyuldum :)

Blog işi zevk ve gönül işidir. Öncelikle yoğunlaşmak istenilen bir konuya göre blog açılır. Bende düşündüm.. Kahve içmekten aşırı zevk alıyorum. E birde onunla alakalı ne varsa öğrenmek istiyorum. Blog açmadan önce bir kaç araştırmalarımda olmuştu. Bu konuda araştırma yapıp kendimi geliştiriyorum. Bunu daha zevkli bi hale getirmek için de blog açma fikrine kapıldım. Ve açtım :)

Asıl amacım makale yazıp burada paylaşmak değil. Kahve hakkında neler bilinebilir?  Kahve ağacı, kahve çekirdeği, kahve çeşitleri, demleme yöntemleri gibi konuları  araştırarak hem kendim bilgilenmek hemde daha zevkli hale getirerek sizlerle paylaşmak amacındayım. Bunların dışında nerelerde kahve içebiliriz? Keşfettiğim ilgi çekici, kahvesiyle meşhur mekanların hikayesini araştırıp burada paylaşmakta diğer amacım. Bununla ilgili ilk postumu geçen ay yayınlamıştım. Hoopp buraya tıklayarak Mihrimah Kahve'nin hikayesini okuyabilirsiniz :)

En meraklı olduğum konu olan kahve üzerine araştırma yapmak ve bunları derleyip yazmak benim için bir eğlence haline geldi. Kendim için harcadığım zamanı güzel değerlendirebildiğimi düşünüyorum. 'Blog açmak  kolay, devam ettirmek zordur.' söylentilerini kırıp devam ettirmeyi düşünüyorum. :) Blog yazmak zevkli bir iş. Hiç bir postumu kendimi şartlandırarak yazmadım. Ki illa bir şey yazmam gerek diye düşünülmemesi gerekiyor. Bu şekilde doğru düzgün bir şeyler sunamayız. Hazırlarken büyük bir keyifle ve özenle hazırlıyorum inşallah sizde keyifle okuyorsunuzdur :)

9 Eylül 2015 Çarşamba

Kahve Ağacı

Kahve ağacı ilk olarak Habeşistan'ın Kaffa Yöresinde bulunmuştur. Dikildikten yaklaşık 3 yıl sonra meyve vermeye başlayıp 30-40 yıl boyunca aralıksız meyve vermektedir.  Her ne kadar hiç görmemiş olsam da ağaçta bulunan beyaz çiçeklerin çok güzel koktuğu bilinmektedir. (Bazı kaynaklar yasemin gibi koktuğunu belirtmişlerdir.) Ağaç 8-10 metreye kadar uzadığından dolayı kahvelerin kolay toplanabilmesi için üstten uzadıkça budanmaktadır.


Kahve ağaçlarının yetiştirilebilmesi için bol yağış ve nem gerekmektedir. Ayrıca, ani sıcaklık değişimleri, don gibi etkenler kahve ağacına büyük zarar verebilir. Bu nedenle, kahve tarımı dünyanın ancak belli bölgelerinde yapılabilmektedir. Yağmurun hemen ardından ağaç, beyaz ve güzel kokulu çiçeklerini açar. (Kahve ağacı, yılda 2 veya 3 kez çiçek açabilirmiş.)



Kahve çiçekleri çok kısa ömürlüdür. Çiçek açtıktan bir kaç saat içinde solmaya başlar. Ve solan çiçekler, kahve meyvesi haline gelir. Meyve olgunlaştıktan yaklaşık 14 gün sonra çürümeye başlar. Bu yüzden özenle kontrol edilmelidir. Kahve ağaçları; ilk başta sert ve yeşil meyve verip, olgunlaştıktan sonra açık kırmızıya dönüşmektedir. Kahve meyvesinin içinde iki adet çekirdek bulunur. Çekirdeklerin birbirine bakan tarafı düz, dış tarafı yuvarlaktır. Her  çekirdeğin içinde aynı biçimde kahve tanesi vardır. Bazı kahve ağaçlarının meyveleri ise tek çekirdek verir. Şekilleri diğerlerine oranla daha yuvarlaktır. Diğerlerinden farklı bir üretimden geçer ve daha pahalıya satılır.


En yaygın şekilde tarımı yapılan ağaç türü iki tanedir: Coffea Arabica ile Coffea Canephora (Robusta).

Coffea Arabica; Etiyopya'da keşfedilmiştir. Dağlı platolarda veya volkanik yamaçlarda  yetişir. Olgunlaşmaya bırakıldığında 18 metre uzunluğa kadar büyüyebilir. Her yağmurlu dönemin ardından çiçek açar ve meyvelerinin olgunlaşması 9 ayı bulur. Bir Arabica ağacı bir yılda yaklaşık 5 kg meyve verir ve bunlardan sadece 1 kg kahve çekirdeği elde edilir. Ürünü kaliteli olduğu için yaygın olarak yetiştirilir fakat yetiştirmesi zordur. Asit oranı diğerlerine oranla az ve aromalı olduğundan dolayı daha çok tercih edilmektedir. En çok bilinen çeşitleri: Bourbon ve Typica'dır.

Coffea Canephora (Robusta);  düzensiz olarak çiçek açar ve meyveler yaklaşık olarak 10-11 ayda olgunlaşır. Sarımsı bir kahverengine sahip olan kahve çekirdekleri yuvarlak bir yapıya sahiptir. Ve bu kahve diğerlerine oranla 2 kat daha fazla kafein içerir. Yetiştirilmesi kolay ve ucuzdur. Arabica'ya göre asit oranı biraz daha yüksek, tadı daha acımsı ve daha az lezzetlidir. Bu ağacın çekirdeklerinden oluşup en çok bilinen kahve çeşitleri: Java-Ineac, Nana, Kouliou ve Congensis'tir.

Türkiye'de kahve ağacı yetiştirilmesi için çeşitli denemeler yapılmıştır fakat çoğu başarısız olmuştur. Sadece Mersin ve Anamur'da  16 hektarlık bir alanda kahve tarımı yapılmaktadır. Eğer benim gibi meraklılar varsa evinde kahve ağacı yetiştirmeleri mümkündür. Bunun için ilgili siteler mevcut. Buraya tıklayarak hem bilgi alıp hem de satın alarak evinizde kahve yetiştirebilirsiniz.  Ben henüz yetiştirmiyorum ama düşünmüyor değilim :) Bir saksıda kahve ağacı yetiştirip, kendi çekirdeğimi kendim kavursam da taze taze kahvemi yapsam fena mı olur? :)

NOT: Post, çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.




30 Ağustos 2015 Pazar

Hu huu! İstanbul Kahve Kokusuna Bürünüyor!!

Veee beklediğim an! :)

Geçen sene gitmeyi çok istediğim ama bazı sebeplerden dolayı gidemediğim festivalin ikincisi düzenleniyooorr! :) Festival bu yıl 22-25 Ekim'de Haydarbaşa Garı'nda gerçekleşecek. Geçen yıl bilet fiyatları her oturum için 25 tl olup biletixten satın alınıyordu. Bu yıl henüz program ve bilet fiyatları açıklanmadı.

Festival; değişik kahveleri denemeyi, kahve çekirdeklerinin kavruluş şekillerini görmeyi, kahve demleme yöntemlerini öğrenmemizi ve baristalarla tanışma imkanını sağlıyor. Workshoplar, söyleşiler ile bizlere farklı bir deneyim kazandırıyor. Tanınmış tanınmamış bir çok kahve firması yer alıyor. Çoğumuz merak edip bir oraya bir buraya sürüklenerek bunların çoğunu denemeye çalışmış olabiliriz. Festivali bir bilgisayar mühendis adayı olarak tanımlamaya çalışırsam eğer kahvenin ziplenmiş dosyasını düşünebiliriz :)

Festival eğlencesini yaşamak isteyenler, kafein komasına girmeye hazır mısınız? Çarpıntı olmadan dönmek ümidiyle :)

Festival hakkında ayrıntılı bilgiyi buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz :)




21 Ağustos 2015 Cuma

Filtre Kahve

Nescafeyi kahve sanan arkadaşlar burdalar mı? Nasıl zevk alıyorsunuz içerken bir açıklar mısınız? :) Nescafeyi suya koyduğunuz an erir. Ama kahve dediğiniz suda erimez :)

Filtre kahve; her içtiğimde yanımdaki arkadaşımdan 'ıyy sen bunu nasıl içiyorsun be!' tepkisiyle karşılaştığım bir kahve çeşidi :) Ne olursa olsun her zaman kahvenin sade olanı makbuldür :) Filtre kahve içmeye başladığım ilk zamanlar sütlü ve şekerli içerdim. Her içtiğimde de nescafeden bir farkı olmadığını söylerdim. Zamanla sütü ve şekeri bırakıp sade içmeye başlayınca anladım ikisi arasındaki farkı. Sonra geri dönüp 'daha önce ben ne içiyormuşum?' dedim :) Eminim sizlerde kahvenin o tadını aldıktan sonra nescafe sadece bi içecek olucak sizin için. Bazen filtre kahve bulamadığım ortamlarda mecburen bende içmek zorunda kalıyorum. Ama dibini getirene kadar da söylenirim :)

Filtre kahveyi hazırlamak için bir sürü yöntem var. Ben french press kullanarak yapıyorum. Diğer yöntemlerden zamanla bahsedeceğim. Öncelikle alacağınız çekirdek kahvenin french presse göre çekilmiş olmasına dikkat edin. Önemli olan çekilmiş kahvenin kaynatıldıktan sonra bir dakika kadar dinlendirilmiş suda yeterince beklemesidir. Bir diğer dikkat etmeniz gereken husus kahveyi suya eklerken, suyun tamamen kaynar olmaması. Eğer direk kaynar suya koyulursa kahve acılaşır. Suyun, kahve ile birlikte olma süresi iyi bir tat çıkarması açısından önemlidir. Bekleme süresi, su ve kahve miktarını zamanla kahve yaparak oturtabilirsiniz.Çekilmiş kahveler suda erimezler. Bu yüzden biriken telveler french press ile süzülür. Ve fincana boşaltılır :)

Su ve kahvenin miktarı, demlenme süresi vb. tadını direk etkilediğinden dolayı, her mekanda farklılık gösterir. Hatta bazen kimisi nescafeye doğru kayar. Bu yüzden dışarda filtre kahve içecekseniz eğer mekanı iyi seçmelisiniz.

İçtiğim yerleri sıralamaya koyacak olursam: 'Gloria Jeans-Starbuks-Kahve Sarayı-Kahve Dünyası.. ' Sizde bunlardan birini tercih edebilirsiniz :)


14 Ağustos 2015 Cuma

Türk Kahvesinin Yanında Su İkram Edilmesi

Hiç düşündünüz mü? Türk kahvesi, nereye gidersek gidelim her zaman yanında ufak bir bardak su ile servis edilir. Peki ama neden?

Bununla ilgili iki rivayete ulaştım.  Ilk olarak Osmanlı zamanında misafirlere kahvenin yanında su ikram edildiği zaman, eğer misafir sudan önce kahveyi yudumlarsa tok, suyu yudumlarsa aç olduğu anlaşılırmış. Ve duruma göre hemen sofra kurulurmuş.

Bir diğer rivayete göre ise herkesin bildiği gibi eskiden padişahların yemeklerinin zehirli olup olmadığını anlamak için çeşnicibaşılar yemekleri tadarmış. Aynı şey kahve içinde geçerliymiş. Fakat kahve tek tek pişirilmeye başlandıktan sonra başka bir yöntem geliştirmişler. Padişah kahveye parmağını bandırıp, kahvenin yanında gelen suya sokarmış. Kahvenin o suda dağılımına göre zehirli olup olmadığı anlaşılırmış.

Peki günümüzdede hala bu iki rivayetten birine göre mi kahvenin yanında su ikram ediliyor? Hayır.  Kahvenin yanında su ikram edilmesi zamanla gelenek haline gelmiş.

Kahveden önce bir iki yudum su almak içilecek kahvenin tadını daha iyi almamıza yardımcı olur. Eğer içilen kahve acıysa, ağızda bıraktığı acı tadın gitmesi için ikram edilen su kahveden sonra da içilebilir. Ben her zaman suyun bir kısmını kahveden önce, bir kısmını kahveden sonra içerim. Yani kısacası bu bir tercih meselesi :)

11 Ağustos 2015 Salı

Mihrimah Kahve

Merhaba kahve dostlarım :)

Bu bloğu açma sebeplerimden bir tanesi de; keşfedilmeye değer, kahvesiyle meşhur mekanları sizlerle paylaşmak. Bu ara staj yerimin Üsküdar'da olmasından dolayı her gün Anadolu yakasındayım. E tabi araştırma yapmadan olur mu? Olmaz :)

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu büyük aşkı bilir misiniz?

Güneş ve ay anlamına gelen Mihrimah, bir gün Mimar Sinan'ı çağırarak İstanbul'da güzel bir yerde kendi adına bir külliye yapmasını ve yerinin Mimar Sinan'ın seçmesini istemiştir. Bunun üzerine 1540 yılında Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesinin yapımına başlayıp 1548 yılında bitirmiştir.

Daha sonra 1562 yılında, Mihrimah Sultan tekrar aynı teklifle Mimar Sinan'ı huzuruna çağırır. Mimar Sinan, ikinci külliye için İstanbul'un en yüksek tepesini seçer ve Edirnekapı surlarının dibine inşa eder.

Rivayete göre, Mimar Sinan aşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır. Fakat külliyenin içinde yer alan camilere bir sır gizlemiştir.

Mihrimah Sultan'ın isminin anlamına ithaf edercesine sadece 21 Mart'ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde Edirnekapı Camii'nin tek minaresi ardından güneş batarken, Üsküdar'daki camiinin ardından ay doğar! He unutmadan; 21 Mart Mihrimah Sultan'ın doğum günüdür. Ona olan aşkını bu şekilde sanatına yansıtmıştır..

Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nin hemen yanı başında bulunan Mihrimah kahve. Anlaşılacağı üzere adını da Mihrimah Sultan Camii'nden almış. İşte bu camide bu büyük aşkın izlerinin olduğu iddia ediliyor..

Çeşit çeşit kahvelerin bulunduğu çok sevimli ve huzur verici bir mekan. Girişteki o muhteşem kokusu bizi aldı götürdü :) Kahveler tek tek cezvelerde pişirilip, güzel bir sunumla önünüze geliyor. Bu yüzden servis biraz yavaş gelebilir.  Ama kahvenizi içtikten sonra eminim beklediğinize değecektir. Özellikle kitap okumayı seven takipçilerim, aşağı katta her masaya kahvelerinizi yudumlarken size eşlik edebilecek kitaplar bırakılmış. Çok ince bir düşünce. Hem cami hem deniz manzaralı terasa çıkıp kahvelerinizi yudumlayabilirsiniz. Yanı başında camii bulunmasından dolayı sanırım, huzuru iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bir gün Üsküdar'a yolunuz düşerse eğer, az şekerli bi kahve içip soluklanmanızı tavsiye ederim :)



10 Ağustos 2015 Pazartesi

Osmanlı'da Kahve İkramı

Merhabalar :) Kahvenin benim için vazgeçilmez olduğunu söylemiştim. Sohbetiyle, dinlendirici özelliğiyle hatta bazen yalnızlığıyla vazgeçilmezimdir. Hele daha önümüze gelmeden kokusunun gelişi.. Öve öve bitiremem hiç bir zaman :) Geçen gün yazdığım postta söz verdiğim gibi Osmanlı Döneminde türk kahvesi kültürünü araştırdım. Özenle resimlerimi seçtim ve size bu postu hazırladım :) Ama hazırlarken çok zorlandım. Benim gibi kahve sevenler niye zorlandığımı postun sonunda kolaylıkla anlayabilirler :) Şimdi tutup da kahvenin nereden, ne zaman, ne şekilde geldiğini anlatmayacağım. Ben direk işin sevdiğim boyutuna geçiyorum: Kahvenin ikramı..

Öncelikle söylemem gereken şey; Osmanlı zamanında, saraylarda kahvenin bir tören havasında ikram edilmesi. Kahveye bu derece önem verilirmiş o zamanlar.  Sarayda kahvecibaşılık önemli bir görevdir. Ayrı bir mekan olarak kahve ocakları bulunurmuş. Haremde cariyelere kahve pişirme dersleri verilirmiş. Sadece yemen kahvesi tercih edilirmiş. Sitil, fincan, zarf, puşide.. Bunların en ihtişamlı olanları hangisiyse onlar kullanılırmış törende.

Kahve sunumundan önce misafirlere adet olduğundan dolayı tatlı ikramı yapılırmış. Osmanlı döneminin olmazsa olmazı reçelleri.. Onun tadı geçmeden acı kahve ikramı yapılırmış. 

Kahve eskiden günümüzdeki gibi çekilmiş olarak değilde yeşil çekirdek halinde alınıp ihtiyaç olduğunda kahve tavasında kavrulurmuş.. 





Kavrulan çekirdekler aromasını kaybetmemesi için soğutma kabı olarak adlandırılan ıhlamur ağacından yapılmış bir çömlekte bir müddet bekletilir daha sonra el değirmeninde çekilerek taze taze pişirilirmiş.



Kahve ikramı için kullanılan fincanlar İznik veya Kütahya çinisinden yapılmıştır. Bu fincanların etrafında elin yanmaması için kulp vazifesi gören gümüş veya altın bir zarf bulunurmuş. Çok şık ve zarif :) Benimde fincan zarflarım olsa fena olmaz hani :)




Kahvenin soğumaması için güğüm, ortasında kor ateş bulunan stile oturtulup ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırmış. Stil takımları tombak, gümüş veya pirinçten yapılırmış. Ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırmış. Kadifeden yapılan bu örtüde; sırma, sim, pul, inci ve elmas işlemeleri bulunur. 





Daha sonra 3 kız kahve ikramına başlarmış. İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız, stil örtüsünü kenarından 2 eliyle önlük gibi önünde tutar, ikinci kız stil takımını taşırmış. Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır stildeki güğümden kahveyi doldurur; fincanı altın, gümüş veya porselen zarfa yerleştirir, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek misafirlere ikram edilirmiş.  





Kahve ile beraber ise misket üzümü, menekşe, gelincik, meyan kökü gibi çeşitli çiçek, baharat, kök ve meyvelerden yapılan şerbetler, gül suyu veya nargile ikram edilerek kahvenin yanına zenginlik katılırmış.

Yeşil çekirdek halinde alınıp kavrulup çekilmesinden, cezve seçiminden kısık ateşte hazırlanışından, stilde taşınıp özenle servis edilmesinden , törensel bir dikkatle ufak ufak yudumlanmasına kadar başlı başına bir gelenek.. 

Şimdi müsaadenizle benim bir zaman makinesi bulmam lazım. Malum, postu yazarken çok heveslendim.. Ben bi saraydaki kahve törenine katılıp gelmek istiyorum..
Hatta gelmesem de olur :)

Mmm.. Zaman makinesi bulamadım :( O zaman resimlere bakıp o zamanları hayal edeyim bari..  












NOT: Post, çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.