10 Ağustos 2015 Pazartesi

Osmanlı'da Kahve İkramı

Merhabalar :) Kahvenin benim için vazgeçilmez olduğunu söylemiştim. Sohbetiyle, dinlendirici özelliğiyle hatta bazen yalnızlığıyla vazgeçilmezimdir. Hele daha önümüze gelmeden kokusunun gelişi.. Öve öve bitiremem hiç bir zaman :) Geçen gün yazdığım postta söz verdiğim gibi Osmanlı Döneminde türk kahvesi kültürünü araştırdım. Özenle resimlerimi seçtim ve size bu postu hazırladım :) Ama hazırlarken çok zorlandım. Benim gibi kahve sevenler niye zorlandığımı postun sonunda kolaylıkla anlayabilirler :) Şimdi tutup da kahvenin nereden, ne zaman, ne şekilde geldiğini anlatmayacağım. Ben direk işin sevdiğim boyutuna geçiyorum: Kahvenin ikramı..

Öncelikle söylemem gereken şey; Osmanlı zamanında, saraylarda kahvenin bir tören havasında ikram edilmesi. Kahveye bu derece önem verilirmiş o zamanlar.  Sarayda kahvecibaşılık önemli bir görevdir. Ayrı bir mekan olarak kahve ocakları bulunurmuş. Haremde cariyelere kahve pişirme dersleri verilirmiş. Sadece yemen kahvesi tercih edilirmiş. Sitil, fincan, zarf, puşide.. Bunların en ihtişamlı olanları hangisiyse onlar kullanılırmış törende.

Kahve sunumundan önce misafirlere adet olduğundan dolayı tatlı ikramı yapılırmış. Osmanlı döneminin olmazsa olmazı reçelleri.. Onun tadı geçmeden acı kahve ikramı yapılırmış. 

Kahve eskiden günümüzdeki gibi çekilmiş olarak değilde yeşil çekirdek halinde alınıp ihtiyaç olduğunda kahve tavasında kavrulurmuş.. 





Kavrulan çekirdekler aromasını kaybetmemesi için soğutma kabı olarak adlandırılan ıhlamur ağacından yapılmış bir çömlekte bir müddet bekletilir daha sonra el değirmeninde çekilerek taze taze pişirilirmiş.



Kahve ikramı için kullanılan fincanlar İznik veya Kütahya çinisinden yapılmıştır. Bu fincanların etrafında elin yanmaması için kulp vazifesi gören gümüş veya altın bir zarf bulunurmuş. Çok şık ve zarif :) Benimde fincan zarflarım olsa fena olmaz hani :)




Kahvenin soğumaması için güğüm, ortasında kor ateş bulunan stile oturtulup ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırmış. Stil takımları tombak, gümüş veya pirinçten yapılırmış. Ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırmış. Kadifeden yapılan bu örtüde; sırma, sim, pul, inci ve elmas işlemeleri bulunur. 





Daha sonra 3 kız kahve ikramına başlarmış. İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız, stil örtüsünü kenarından 2 eliyle önlük gibi önünde tutar, ikinci kız stil takımını taşırmış. Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır stildeki güğümden kahveyi doldurur; fincanı altın, gümüş veya porselen zarfa yerleştirir, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek misafirlere ikram edilirmiş.  





Kahve ile beraber ise misket üzümü, menekşe, gelincik, meyan kökü gibi çeşitli çiçek, baharat, kök ve meyvelerden yapılan şerbetler, gül suyu veya nargile ikram edilerek kahvenin yanına zenginlik katılırmış.

Yeşil çekirdek halinde alınıp kavrulup çekilmesinden, cezve seçiminden kısık ateşte hazırlanışından, stilde taşınıp özenle servis edilmesinden , törensel bir dikkatle ufak ufak yudumlanmasına kadar başlı başına bir gelenek.. 

Şimdi müsaadenizle benim bir zaman makinesi bulmam lazım. Malum, postu yazarken çok heveslendim.. Ben bi saraydaki kahve törenine katılıp gelmek istiyorum..
Hatta gelmesem de olur :)

Mmm.. Zaman makinesi bulamadım :( O zaman resimlere bakıp o zamanları hayal edeyim bari..  












NOT: Post, çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder