7 Ağustos 2015 Cuma

TÜRK KAHVESİ

Türk olmaya özgü en güzel şeylerden biridir türk kahvesi. Buna alışmaya başladığınızı hissettiğinizde nescafe sadece bir içecek olur sizin için, kahve değil. Kokusu güzeldir, tadı güzeldir, ağzınıza telvesi gelince bittiğine üzüldüğünüzdür. Çünkü azıcıktır ve değerlidir.

Ve yüzlerce kez söylendiği gibi sohbetin kardeşidir. İlk defa karşılaştığın ve tanıştığın biriyle içilmez türk kahvesi. Kim olursa olsun, senin samimiyet çizgini aşamamış birini karşına alıp da ''ben bir türk kahvesi alayım'' diyemezsin siparişini verirken.. Hep yarım kalan bir muhabbeti tamamlamak, seni bilene yeni bir şey ''açmak'', yıllarca görüşmediğin dostunla buluşup yeniden bu rahatlatıcı seansa ortak olmak ve kaldığın tattan aynen devam edebilmek, var olan bir heyecanı paylaşmadan önce ''dur dur anlatma, önce bir kahve yapalım da şöyle karşılıklı içeriz'' demek içindir çünkü türk kahvesi.

Türk kahvesini içiyoruz ama nereden geldiğini biliyor muyuz? Yanılmıyorsam Osmanlı'da kültür olarak 18. yüzyılda başlamış türk kahvesi. Afrika'dan getirtilen kahve çekirdekleri odun közünde bakır tavalarda kavrulur ağaç tokmaklarla dövülür ve tek kişilik bakır cezveler de yine odun közünde pişirilerek işlemeli altlıklar ve fincan içlikleriyle servis edilirmiş. Dönemin zanaatkarları porselen fincanlara adeta sanatını işlemişler. Üzerinde eski İstanbul resimlerinden tutun lale figürlerine dek. Yine yanılmıyorsam İtalya'da ilk kahve dükkanını açan da Osmanlı'dan Venedik'e giden tüccarlar. Türk kahvesinin yanında acılığı hafifletmek için çifte kavrulmuş fıstıklı lokum ikram ederlermiş. Başka bir postumda Osmanlı dönemine ait kahve kültürünü daha ayrıntılı bir şekilde büyük bir zevkle konu olarak ele alacağım.

Bir de pişirme usulü var tabii. ''Ay ama kahve makinesi de ayyynı türk kahvesi gibi oluyor. Hem de köpüklü yapıyor'' diyenler... Ne anladım hayatım ben kendi ellerinle pişirip, sabırla o ince ateşte demlenmesini beklemeden sunduğun kahvenin samimiyetinden? 

Sebat edeceksin. Yılmadan bekleyeceksin o cezvenin başında. Yorulunca, o tek ayak diğer bacağın üzerinde dinlenmeye alınacak ve bu hareket o kahve pişene kadar tekrarlanacak. Köpüğü kaçmadan özenle üstünden alınıp o fincanın dibine bir dirhem bal çalınacak. Kaynayınca da yavaş yavaş itinayla işlem bitirilecek.

Biz türkler için dünyadaki en özel tatlardan olan bol köpüklü kahveniz hazır :)

 Afiyet olsun :)


3 yorum: