31 Ekim 2015 Cumartesi

Jamaika Blue Mountain Coffee

Daha öncelerde en pahalı kahve olduğunu ve zor bulunduğunu bildiğim bir çeşit kahvenin adını kahve festivalinde öğrenme imkanı buldum. Adını neden google amcaya sormadım inanın bilmiyorum :) Kısmet o güneymiş. Bu merak uyandıran kahve 'Jamaika Blue Mountain Coffee'. Festivalde bütün kahveler bir çuval içinde bulunurken; değerli ve nadir bulunan bu kahve ahşap varillerde tutuluyor. Diğer kahvelerden farklı bir lezzeti olduğu söyleniyor. Sınırlı miktarda üretilmesi ve kaliteli olduğundan dolayı da fiyatı oldukça yüksek.


'Nerede tadına bakabiliriz?' diye sorduğumda çok nadir bulunduğunu ve etiler civarında bir iki yerde bulabileceğimizin cevabını aldım. Fakat bir fincanın fiyatını duyduğumda şok geçirmedim değil. Bir fincanının 50-60 tl civarı olduğu söylendi. Bu yüzden yukarıda merak uyandıran kahve olarak belirttim :) Fiyatı bu kadar yüksek olan bir kahvenin tadı merak edilmeyecek gibi değil :) Peki bu kahveyi diğer kahvelerden farklı kılan nedir buyrun inceleyelim..

'Blue Mountain' Jamaika adasının doğu yamaçlarında yer alan bir tepe.  Tepenin üst kısımları sık ormanlık ve koruma bölgesi. Jamaika kahvesi; 2300 metrelik dağın 1600 metre yükseklikteki yamaçlarında yetiştiriliyor. Sıcak bir havaya sahip olmasına rağmen nemli ve bol yağmur almakta. Fakat lojistik zorluklar sebebiyle yüksek miktarda üretilemiyor. Bu bölgede yetişen kahve, dünyanın en iyi kahvesi olarak bilinmekte. Üretim alanının darlığı sebebiyle üretilen kahve sınırlıdır.  Üretilen kahveler yeşil çekirdek halinde yukarıdaki resimde görmüş olduğunuz ahşap varillere koyularak bölgelere dağıtımı yapılmaktadır.


Blue Mountain kahvesi yıllık üretiminin %90 ı Japonya tarafından satın alınmakta. Geri kalan kısımlar ise dünyanın  geri kalanına dağıtılmakta. Bu nedenle bu kahve Japonya dışında neredeyse her yerde pahalı. Yani Japonya'ya yolunuz düşerse bu kahveyi daha ucuza temin edebilirsiniz :) 

Bu kahve Jamaika'nın özel bir bitkisi değil. 1728 yılında vali Sir Nicholas Lawes'in getirdiği çekirdeklerden yetiştirilmiş. Hafif tatlı ve aromatik bir kahve aynı zamanda temiz tadı ile tanınmakta. 

Okuduğum kullanıcı yorumlarına göre içerken fındıksı bir aromaya sahipken, içtikten sonra ağızda çikolatamsı bir tat bırakıyor. Espresso şeklinde değilde filtre kahve gibi tüketiliyor. Tercihe göre sütlü veya sütsüz tüketilebilir. Araştırmalarımdan sonra ne kadar merak etmiş ve her ne kadar kahve tutkunu olsam da bir fincan kahveye o parayı verecek kadar delirmedim :) Yolu Japonya'ya düşen benimle iletişime geçerse sevinirim :) 

28 Ekim 2015 Çarşamba

Bir Fincan Kahvenin Kırk Yıl Hatırı Var!

Kahve kesinlikle bağımlılık! Ben şuan resmen bağımlısı olmuş durumdayım. Çaya falan benzemez bu. Bir kere alışınca onsuz yapamaz hale geliyorsun. Onsuz uyanamaz, onsuz güne başlayamaz, onsuz baş ağrılarını gideremez, onsuz çalışamaz.. Çok mu anlam yüklüyorum acaba kahveye? Ama gerçekten de başım ağrıdığında istemsiz olarak kahve içerim. Ve bir bakmışım baş ağrım çoktaan uçup gitmiş. Çalıştığımda o yoksa hep bir şeyler eksiktir. O masada yerini alınca tamamlanır bütün eksikler.  Yorgun olduğumda hafifletir, unutturur çoğu şeyi..

En güzeli de nedir bilir misin? Kendi dostunun, sevdiğinin yanında içtiğin halidir. Sahi neydi? Bir fincan kahvenin 40 yıl hatırı var idi.. Evet evet geçmiş konuştum doğru okudun. Şimdilerde pek hatırı kalmadı çünkü. Halbuki bu söz dostluğun, sevginin önemini vurgulamaz mı?  

Geçen internette dolanırken bir hikayeye rast geldim. Kahvenin hatırı ile ilgili bir rivayet. Onu sizinle paylaşmak istiyorum:
Vaktiyle İstanbul'da Yemiş İskelesinde kahvecilik yapan Üsküdarlı bilge bir zat varmış. Her telden insan kahvecinin sohbetini dinlemeye, derdini paylaşmaya gelirmiş. Günlerden bir gün bu kahvehaneye bir yeniçeri gelmiş. Kahveciye herkese kendinden bir kahve ikram etmesini fakat içeride yalnız başına oturan Rum gemi kaptanına vermemesini söylemiş. Kahveci de herkese yeniçerinin kahvesini ikram ettikten sonra 2 kahve yapıp Rum kaptanının yanına oturmuş. Yeniçeri hiddetle "Ona vermeyeceksin demedim mi?" demiş. Kahvecide "bu senin değil benim ikramım" diyerek cevap vermiş. Rum kaptana dönen kahveci, kaptanla hem sohbet etmiş hem de kahve içmiş. Aradan kırk yıl kadar geçmiş. Sisam Adasında büyükçe bir isyan çıkmış. Rumlar isyan etmiş. Bizim kahvehaneci de bir şekilde Rumların eline geçmiş. O zamanlar da Rumlar eline geçirdikleri esirleri pazarda satıyorlarmış. Kahveciyi de yaşlı bir adam satın almış ve ıssız bir yere götürmüş. Adamın işkence ederek kendisini öldüreceğini sanan kahveci korkuyla yaşlı adama bakarken adam ona kendisinin 40 yıl önce bir kahve ikram  ettiğini ve o kahvenin hatrını unutmadığını söyleyerek kahveciyi serbest bırakmış.
Sözün özü ne mi? Neden mi geçmiş konuştum? Bir kahvenin kırk yıl hatırı vardır demek hikayeden de anlaşılacağı üzere yapılan iyiliğin unutulmaması, gösterilen arkadaşlığın, dostluğun unutulmaması demek. Bir fincan kahve ile kimi zaman yeni dostluklar kuruldu, kimi zaman yaşananlar konuşuldu, kimi zaman hüzünlenip ağlandı, kimi zamanda kahkahalara boğuldu insan. Peki ya sonra? İyiliğin, dostluğun anlatıldığı bu sözde şimdi aynı şey anlatılıyor mu sizce? Şimdilerde değil kahvenin, kimsenin kimseye hatırı kalmamış. Şimdilerde bu söz kendisini sadece ağızlara dolandırmış.

Atalar boşuna dememiş
'Kırk yıl dostluk sağlar bir fincan kahve'
Ola ki bu dörtlük yerini bulur
Şu gönlümü dağlar bir fincan kahve



25 Ekim 2015 Pazar

Haydarpaşa Gar'ında Kahveye Yolculuk Başladı!

22 Ekimde başlayan İstanbul Kahve Festivaline katılımı mı bugün gerçekleştirdim. Değişik tatları denemek adına kahve yolculuğuna çıktık :) Hafta sonu olması sebebiyle daha kalabalık bekliyordum. Fakat beklediğim kadar bir kalabalık yoktu.


Çeşitli bölgelerden gelen kahveleri tadarak keyifli ve bir o kadar da yorucu bir festival geçirdik. Tabi onca kahve içerken bu yorgunluğu anlamak mümkün değil! Acısı eve ayak basınca çıkıyor. O kadar içilen kafeinden sonra bu gece uyumakta pek mümkün değil :)


Her ne kadar 'Siz kafayı yemişsiniz! Bu havada sırf kahve için o kadar yol gidilir mi?' tepkileriyle karşılaşmış ve o kadar sek kahveden sonra hafif bir çarpıntı geçirmiş, ellerde ve bacaklarda hafif hafif titremeler yaşanmış olmasına rağmen gittiğimden pişmanlık duymadığım bir festival. Sadece kahveye merakı olanların değil, herkesin gidip görmesi lazım. İçimi belki 10-15 dakika süren kahvenin; henüz meyvesinin daha ağaçta olduğu andan, fincanımıza konulana kadarki süreci (1 yıldan uzun bir süre) öğrenebileceğimiz güzel bir organizasyondu. Bu süreçten daha sonraki yazılarımda bahsedeceğim. Bir fincan kahvede çok insanın hakkı olduğunu da söylemeden edemicem. Kahvenin ayıklanmasından, hasat edilmesinden, kavrulmasına kadar çok kişinin emeği geçiyor. İçtiğimiz bir fincan kahvenin 40 yıl hatırında bu emeğide hiçe saymamak gerek.


Festivalin gerçekleştiği gar alanında; çeşitli seminerler, kahve zincirleri, konser alanı, çay sektöründen markalar, hatıra veya hediye alınabilecek türden butik markaların bulunduğu standlar, kahve makinesi markaları, çeşitli sergiler yer almakta.




Sergilerin başını Billur Saatçi'nin 'bir silgi,bir kalem' projesine katkı sağlaması için 'Günün Kahvesi' adlı ilk sergisi olarak satışa sunduğu fotoğraflar çekti sanırım. 'Bir silgi, bir kalem' projesinin açıklamasını Billur Saatçi'nin kalemiyle buradan okuyabilirsiniz. Diğer dikkat çekenlerin arasında CupArt sergisi! Beyaz Karton bardaklara yapılan çizimler tam anlamayla bir sanat eseriydi.


 

Birde ilgi çekici olan kahve çekirdeğiyle kaplanmış araba :) Bununla kim bu kadar uğraştı bilmiyorum ama sabrından dolayı kendisini tebrik ediyorum :) 


Haydarpaşa garında gerçekleşen festival aynı zamanda tarihi dokuyu da içimize işledi. Bir rivayete göre binanın bulunduğu sahaya 3.Selimin paşalarından Haydar Paşa'nın adı verilmiştir.

İstanbul-Bağdat demir yolu hattının başlangıç istasyonu olarak inşa edildi. 1. Dünya Savaşı sırasında gar deposunda bulunan cephanelerle  1917 de yapılan bir sabotajla çıkan yangın sonucu binanın büyük bir bölümü hasar görmüştür. Yeniden onarılan bina bugün ki şeklini almıştır. 1979 yıllarında Haydarpaşa açıklarında tankerin bir gemiyle çarpışması sonucu meydana gelen patlamadan ve sıcaktan dolayı bina hasara uğramıştır. 1983'ün sonunda dört dış cepheyle iki kulenin restorasyonu tamamlanmıştır.

28 Kasım 2010 tarihinde çatısında çıkan ağır yangından dolayı çatısı çökmüş ve 4. katı kullanılamaz hale gelmiştir. 1 Şubat 2012 de Hızlı Tren projesininin çalışmaları nedeniyle ülke çapındaki tren seferlerine ara verildi.

 

2. si düzenlenen festivalde emeği geçen herkese teşekkürler! Devamını bekliyoruz.. Festival içeriklerini konusuna göre yazarak ayrı ayrı paylaşıcam ;)


14 Ekim 2015 Çarşamba

Espresso

Bir önceki yazımda çoğu kahvelerin ortak noktasının espresso olduğunu söylemiştim. Espresso için kahve çekirdeklerinin koyu kavrulmuş ve türk kahvesine yakın bir incelikle çekilmesi gerekir. Espresso makinesinin kahve haznesinde sıkıştırılmış kahveden geçirilen sıcak suyun, kahvenin aromasını ve rengini alarak bardağa boşalması ile hazırlanan İtalya'ya özgü bir kahve çeşididir.

Ölçülere değinecek olursak:
  • Tek bir ölçü için yaklaşık 7 gr kahve yeterlidir.
  • Her bir ölçü için 30 ml 90 derece sıcak su kullanılır.
  • 30 ml suyun 25-30 saniyede kahveden geçirilerek bardağa boşaltılmasıyla espresso hazırlanır. Bundan uzun sürede akarsa renk koyulaşmaya ve lezzet bozulmaya başlar.


Espresso günümüzde sade olarak içilmesi dışında; yine bir önceki yazımda bahsettiğim gibi çoğu sütle hazırlanan kahvelerin bazı olarak kullanılır. 

Espresso fincanları türk kahvesi fincanlarından biraz daha küçüktür. Fincanda 30 ml'lik kahve bulunur. Bu da fincanın yarısından biraz daha fazlasını oluşturur. Bu ölçüye solo adı verilir. Bu ölçü az mı geldi? O zaman bu fincanın iki katı büyüklüğünde bir fincana iki kez kahve dolumu yapılabilir. Bu ölçü de doppio ile adlandırılır. Dubble shot espresso diye de söyleyebilirsiniz :) 



Ve araştırmalarım sonucu benimde yeni öğrendiğim espresso köpüğü.. Bu köpük İtalyancada 'creme' olarak adlandırılır. Espressonun ne kadar iyi olduğunu üzerinde oluşan bu köpükten anlayabiliriz. Köpük, kahvenin aromasının dışarıya sızmamasını sağlar. Ve kahve bitene dek kaybolmaz. İyi bir espressonun köpüğü kalın, kadifemsi ve rengi açık kahverengidir. Bu köpüğün iyi olması aynı zamanda yukarıda söylediğim gibi suyun kahveden 25-30 saniyeden fazla geçmemesine de bağlıdır. 

Ben ilk espressomu Starbucks'da denemiştim. Köpüğüne falan dikkat etmedim orda ne kadar iyi bir espresso yapılıyor bilmiyorum ama tartışılmazdır tabiki :) Sadece denemek  adına içmiştim o kadar. İlk ve son içişimdi :) Biraz sert gelmişti tabi o zamanlar kahve içmeye pek meraklı değildim :) Ama yakın bir zamanda tekrar içip deneyimlerimi paylaşırım :)


13 Ekim 2015 Salı

Kahve Çeşitleri

Kahvenin çeşitlerinden haberdar mıyız? Bu yazımızda kahvenin bazı çeşitlerini verip ileri ki yazılarımda bunları araştırıp tek tek açıklamayı hedefliyorum :) O zaman buyrun inceleyelim bakalım..
  • Türk Kahvesi: Telvesi ile servis edilen tek kahve çeşididir. Yanında bir bardak su ve tercihen lokum ile birlikte sunumu yapılır.
  • Sütlü Türk Kahvesi: Türk kahvesinin süt ile hazırlanması ile oluşan kahve çeşididir.
  • Espresso: İtalyaya özgü bir  kahve çeşididir. Koyu kavrulmuş çekirdekten yapılır.
  • Americano: Espressoya sıcak su eklenerek tadı yumuşatılan kahve çeşididir.
  • Cafe Latte: Espressoya buharla ısıtılmış kıvamlı süt eklenmesiyle ortaya çıkan kahvedir. 
  • Cappuccino: Epressoya buharla köpürtülmüş kıvamlı süt eklenen ol süt köpüklü kahve çeşididir.
  • Macchiato: Espressoya süt köpüğü eklenerek hazırlana kahve çeşididir.
  • Mocha: Latteye çikolata şurubu, tatlı kakao tozu veya dövülmüş kakao eklenerek hazırlanan kahve çeşididir.
  • Filtre Kahve: Orta kalınlıkla çekilmiş kahvenin bir kağıt filtre, french press veya kahve makineleri ile hazırlanan kahve çeşididir.
  • Caffe Lungo: Espressonun makinede daha uzun süre ile filtrelenmesiyle hazırlanan kahve çeşididir.
  • Viennese: Espressoya çikolata ve krema katılarak hazırlanan  Viyana usulü kahve çeşididir.
  • Cafe au lait: Sütü kahvesinden daha fazla eklenerek hazırlanan Fransız kahvesidir. 
  • Mırra: Şanlıurfa'ya özgü, bir kaç kez demlenerek hazırlanan kahve çeşididir. 
  • Menengiç Kahvesi: Menengiç ağacının meyvelerinin kavrulmasıyla oluşur.  Türk kahvesi gibi pişirlir. Sağlığa oldukça faydalıdır.
Çoğu kahve çeşidinin ortak noktası aslında espresso miktarının değişmesidir. Bunu da ek bilgi olarak verelim :) Ben tercihimi genellikle filtre kahveden yana kullanırım. Sütsüz ve şekersiz :) Yaz aylarında genellikle soğuk kahve tükettiğim için tercihim kahve miktarı arttırılmış latteden yanadır. Genelde ektra shot espresso isterim :) Bunların dışında sade türk kahvesi vazgeçilmezimdir :)

Bu arada kahve festivali yaklaşıyor :) Gelmek isteyenler biletler tükenmeden temin etsinler. Ben büyük biir merakla o günü bekliyorum :)