30 Ağustos 2015 Pazar

Hu huu! İstanbul Kahve Kokusuna Bürünüyor!!

Veee beklediğim an! :)

Geçen sene gitmeyi çok istediğim ama bazı sebeplerden dolayı gidemediğim festivalin ikincisi düzenleniyooorr! :) Festival bu yıl 22-25 Ekim'de Haydarbaşa Garı'nda gerçekleşecek. Geçen yıl bilet fiyatları her oturum için 25 tl olup biletixten satın alınıyordu. Bu yıl henüz program ve bilet fiyatları açıklanmadı.

Festival; değişik kahveleri denemeyi, kahve çekirdeklerinin kavruluş şekillerini görmeyi, kahve demleme yöntemlerini öğrenmemizi ve baristalarla tanışma imkanını sağlıyor. Workshoplar, söyleşiler ile bizlere farklı bir deneyim kazandırıyor. Tanınmış tanınmamış bir çok kahve firması yer alıyor. Çoğumuz merak edip bir oraya bir buraya sürüklenerek bunların çoğunu denemeye çalışmış olabiliriz. Festivali bir bilgisayar mühendis adayı olarak tanımlamaya çalışırsam eğer kahvenin ziplenmiş dosyasını düşünebiliriz :)

Festival eğlencesini yaşamak isteyenler, kafein komasına girmeye hazır mısınız? Çarpıntı olmadan dönmek ümidiyle :)

Festival hakkında ayrıntılı bilgiyi buraya tıklayarak öğrenebilirsiniz :)




21 Ağustos 2015 Cuma

Filtre Kahve

Nescafeyi kahve sanan arkadaşlar burdalar mı? Nasıl zevk alıyorsunuz içerken bir açıklar mısınız? :) Nescafeyi suya koyduğunuz an erir. Ama kahve dediğiniz suda erimez :)

Filtre kahve; her içtiğimde yanımdaki arkadaşımdan 'ıyy sen bunu nasıl içiyorsun be!' tepkisiyle karşılaştığım bir kahve çeşidi :) Ne olursa olsun her zaman kahvenin sade olanı makbuldür :) Filtre kahve içmeye başladığım ilk zamanlar sütlü ve şekerli içerdim. Her içtiğimde de nescafeden bir farkı olmadığını söylerdim. Zamanla sütü ve şekeri bırakıp sade içmeye başlayınca anladım ikisi arasındaki farkı. Sonra geri dönüp 'daha önce ben ne içiyormuşum?' dedim :) Eminim sizlerde kahvenin o tadını aldıktan sonra nescafe sadece bi içecek olucak sizin için. Bazen filtre kahve bulamadığım ortamlarda mecburen bende içmek zorunda kalıyorum. Ama dibini getirene kadar da söylenirim :)

Filtre kahveyi hazırlamak için bir sürü yöntem var. Ben french press kullanarak yapıyorum. Diğer yöntemlerden zamanla bahsedeceğim. Öncelikle alacağınız çekirdek kahvenin french presse göre çekilmiş olmasına dikkat edin. Önemli olan çekilmiş kahvenin kaynatıldıktan sonra bir dakika kadar dinlendirilmiş suda yeterince beklemesidir. Bir diğer dikkat etmeniz gereken husus kahveyi suya eklerken, suyun tamamen kaynar olmaması. Eğer direk kaynar suya koyulursa kahve acılaşır. Suyun, kahve ile birlikte olma süresi iyi bir tat çıkarması açısından önemlidir. Bekleme süresi, su ve kahve miktarını zamanla kahve yaparak oturtabilirsiniz.Çekilmiş kahveler suda erimezler. Bu yüzden biriken telveler french press ile süzülür. Ve fincana boşaltılır :)

Su ve kahvenin miktarı, demlenme süresi vb. tadını direk etkilediğinden dolayı, her mekanda farklılık gösterir. Hatta bazen kimisi nescafeye doğru kayar. Bu yüzden dışarda filtre kahve içecekseniz eğer mekanı iyi seçmelisiniz.

İçtiğim yerleri sıralamaya koyacak olursam: 'Gloria Jeans-Starbuks-Kahve Sarayı-Kahve Dünyası.. ' Sizde bunlardan birini tercih edebilirsiniz :)


14 Ağustos 2015 Cuma

Türk Kahvesinin Yanında Su İkram Edilmesi

Hiç düşündünüz mü? Türk kahvesi, nereye gidersek gidelim her zaman yanında ufak bir bardak su ile servis edilir. Peki ama neden?

Bununla ilgili iki rivayete ulaştım.  Ilk olarak Osmanlı zamanında misafirlere kahvenin yanında su ikram edildiği zaman, eğer misafir sudan önce kahveyi yudumlarsa tok, suyu yudumlarsa aç olduğu anlaşılırmış. Ve duruma göre hemen sofra kurulurmuş.

Bir diğer rivayete göre ise herkesin bildiği gibi eskiden padişahların yemeklerinin zehirli olup olmadığını anlamak için çeşnicibaşılar yemekleri tadarmış. Aynı şey kahve içinde geçerliymiş. Fakat kahve tek tek pişirilmeye başlandıktan sonra başka bir yöntem geliştirmişler. Padişah kahveye parmağını bandırıp, kahvenin yanında gelen suya sokarmış. Kahvenin o suda dağılımına göre zehirli olup olmadığı anlaşılırmış.

Peki günümüzdede hala bu iki rivayetten birine göre mi kahvenin yanında su ikram ediliyor? Hayır.  Kahvenin yanında su ikram edilmesi zamanla gelenek haline gelmiş.

Kahveden önce bir iki yudum su almak içilecek kahvenin tadını daha iyi almamıza yardımcı olur. Eğer içilen kahve acıysa, ağızda bıraktığı acı tadın gitmesi için ikram edilen su kahveden sonra da içilebilir. Ben her zaman suyun bir kısmını kahveden önce, bir kısmını kahveden sonra içerim. Yani kısacası bu bir tercih meselesi :)

11 Ağustos 2015 Salı

Mihrimah Kahve

Merhaba kahve dostlarım :)

Bu bloğu açma sebeplerimden bir tanesi de; keşfedilmeye değer, kahvesiyle meşhur mekanları sizlerle paylaşmak. Bu ara staj yerimin Üsküdar'da olmasından dolayı her gün Anadolu yakasındayım. E tabi araştırma yapmadan olur mu? Olmaz :)

Mimar Sinan'ın Mihrimah Sultan'a duyduğu büyük aşkı bilir misiniz?

Güneş ve ay anlamına gelen Mihrimah, bir gün Mimar Sinan'ı çağırarak İstanbul'da güzel bir yerde kendi adına bir külliye yapmasını ve yerinin Mimar Sinan'ın seçmesini istemiştir. Bunun üzerine 1540 yılında Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Külliyesinin yapımına başlayıp 1548 yılında bitirmiştir.

Daha sonra 1562 yılında, Mihrimah Sultan tekrar aynı teklifle Mimar Sinan'ı huzuruna çağırır. Mimar Sinan, ikinci külliye için İstanbul'un en yüksek tepesini seçer ve Edirnekapı surlarının dibine inşa eder.

Rivayete göre, Mimar Sinan aşık olduğu Mihrimah Sultan'a kavuşamamıştır. Fakat külliyenin içinde yer alan camilere bir sır gizlemiştir.

Mihrimah Sultan'ın isminin anlamına ithaf edercesine sadece 21 Mart'ta, yani geceyle gündüzün eşit olduğu günde Edirnekapı Camii'nin tek minaresi ardından güneş batarken, Üsküdar'daki camiinin ardından ay doğar! He unutmadan; 21 Mart Mihrimah Sultan'ın doğum günüdür. Ona olan aşkını bu şekilde sanatına yansıtmıştır..

Üsküdar'daki Mihrimah Sultan Camii'nin hemen yanı başında bulunan Mihrimah kahve. Anlaşılacağı üzere adını da Mihrimah Sultan Camii'nden almış. İşte bu camide bu büyük aşkın izlerinin olduğu iddia ediliyor..

Çeşit çeşit kahvelerin bulunduğu çok sevimli ve huzur verici bir mekan. Girişteki o muhteşem kokusu bizi aldı götürdü :) Kahveler tek tek cezvelerde pişirilip, güzel bir sunumla önünüze geliyor. Bu yüzden servis biraz yavaş gelebilir.  Ama kahvenizi içtikten sonra eminim beklediğinize değecektir. Özellikle kitap okumayı seven takipçilerim, aşağı katta her masaya kahvelerinizi yudumlarken size eşlik edebilecek kitaplar bırakılmış. Çok ince bir düşünce. Hem cami hem deniz manzaralı terasa çıkıp kahvelerinizi yudumlayabilirsiniz. Yanı başında camii bulunmasından dolayı sanırım, huzuru iliklerinize kadar hissediyorsunuz. Bir gün Üsküdar'a yolunuz düşerse eğer, az şekerli bi kahve içip soluklanmanızı tavsiye ederim :)



10 Ağustos 2015 Pazartesi

Osmanlı'da Kahve İkramı

Merhabalar :) Kahvenin benim için vazgeçilmez olduğunu söylemiştim. Sohbetiyle, dinlendirici özelliğiyle hatta bazen yalnızlığıyla vazgeçilmezimdir. Hele daha önümüze gelmeden kokusunun gelişi.. Öve öve bitiremem hiç bir zaman :) Geçen gün yazdığım postta söz verdiğim gibi Osmanlı Döneminde türk kahvesi kültürünü araştırdım. Özenle resimlerimi seçtim ve size bu postu hazırladım :) Ama hazırlarken çok zorlandım. Benim gibi kahve sevenler niye zorlandığımı postun sonunda kolaylıkla anlayabilirler :) Şimdi tutup da kahvenin nereden, ne zaman, ne şekilde geldiğini anlatmayacağım. Ben direk işin sevdiğim boyutuna geçiyorum: Kahvenin ikramı..

Öncelikle söylemem gereken şey; Osmanlı zamanında, saraylarda kahvenin bir tören havasında ikram edilmesi. Kahveye bu derece önem verilirmiş o zamanlar.  Sarayda kahvecibaşılık önemli bir görevdir. Ayrı bir mekan olarak kahve ocakları bulunurmuş. Haremde cariyelere kahve pişirme dersleri verilirmiş. Sadece yemen kahvesi tercih edilirmiş. Sitil, fincan, zarf, puşide.. Bunların en ihtişamlı olanları hangisiyse onlar kullanılırmış törende.

Kahve sunumundan önce misafirlere adet olduğundan dolayı tatlı ikramı yapılırmış. Osmanlı döneminin olmazsa olmazı reçelleri.. Onun tadı geçmeden acı kahve ikramı yapılırmış. 

Kahve eskiden günümüzdeki gibi çekilmiş olarak değilde yeşil çekirdek halinde alınıp ihtiyaç olduğunda kahve tavasında kavrulurmuş.. 





Kavrulan çekirdekler aromasını kaybetmemesi için soğutma kabı olarak adlandırılan ıhlamur ağacından yapılmış bir çömlekte bir müddet bekletilir daha sonra el değirmeninde çekilerek taze taze pişirilirmiş.



Kahve ikramı için kullanılan fincanlar İznik veya Kütahya çinisinden yapılmıştır. Bu fincanların etrafında elin yanmaması için kulp vazifesi gören gümüş veya altın bir zarf bulunurmuş. Çok şık ve zarif :) Benimde fincan zarflarım olsa fena olmaz hani :)




Kahvenin soğumaması için güğüm, ortasında kor ateş bulunan stile oturtulup ve kenarlarına takılı üç zincirden tutularak taşınırmış. Stil takımları tombak, gümüş veya pirinçten yapılırmış. Ayrıca yuvarlak stil örtüsü kullanılırmış. Kadifeden yapılan bu örtüde; sırma, sim, pul, inci ve elmas işlemeleri bulunur. 





Daha sonra 3 kız kahve ikramına başlarmış. İçinde kahve fincanı ve zarflar bulunan tepsiyi taşıyan kız, stil örtüsünü kenarından 2 eliyle önlük gibi önünde tutar, ikinci kız stil takımını taşırmış. Üçüncü kız tepsiden porselen fincanı alır stildeki güğümden kahveyi doldurur; fincanı altın, gümüş veya porselen zarfa yerleştirir, zarfın ayağından iki parmağı ile tutarak tek tek misafirlere ikram edilirmiş.  





Kahve ile beraber ise misket üzümü, menekşe, gelincik, meyan kökü gibi çeşitli çiçek, baharat, kök ve meyvelerden yapılan şerbetler, gül suyu veya nargile ikram edilerek kahvenin yanına zenginlik katılırmış.

Yeşil çekirdek halinde alınıp kavrulup çekilmesinden, cezve seçiminden kısık ateşte hazırlanışından, stilde taşınıp özenle servis edilmesinden , törensel bir dikkatle ufak ufak yudumlanmasına kadar başlı başına bir gelenek.. 

Şimdi müsaadenizle benim bir zaman makinesi bulmam lazım. Malum, postu yazarken çok heveslendim.. Ben bi saraydaki kahve törenine katılıp gelmek istiyorum..
Hatta gelmesem de olur :)

Mmm.. Zaman makinesi bulamadım :( O zaman resimlere bakıp o zamanları hayal edeyim bari..  












NOT: Post, çeşitli kaynaklardan derlenmiştir.

7 Ağustos 2015 Cuma

TÜRK KAHVESİ

Türk olmaya özgü en güzel şeylerden biridir türk kahvesi. Buna alışmaya başladığınızı hissettiğinizde nescafe sadece bir içecek olur sizin için, kahve değil. Kokusu güzeldir, tadı güzeldir, ağzınıza telvesi gelince bittiğine üzüldüğünüzdür. Çünkü azıcıktır ve değerlidir.

Ve yüzlerce kez söylendiği gibi sohbetin kardeşidir. İlk defa karşılaştığın ve tanıştığın biriyle içilmez türk kahvesi. Kim olursa olsun, senin samimiyet çizgini aşamamış birini karşına alıp da ''ben bir türk kahvesi alayım'' diyemezsin siparişini verirken.. Hep yarım kalan bir muhabbeti tamamlamak, seni bilene yeni bir şey ''açmak'', yıllarca görüşmediğin dostunla buluşup yeniden bu rahatlatıcı seansa ortak olmak ve kaldığın tattan aynen devam edebilmek, var olan bir heyecanı paylaşmadan önce ''dur dur anlatma, önce bir kahve yapalım da şöyle karşılıklı içeriz'' demek içindir çünkü türk kahvesi.

Türk kahvesini içiyoruz ama nereden geldiğini biliyor muyuz? Yanılmıyorsam Osmanlı'da kültür olarak 18. yüzyılda başlamış türk kahvesi. Afrika'dan getirtilen kahve çekirdekleri odun közünde bakır tavalarda kavrulur ağaç tokmaklarla dövülür ve tek kişilik bakır cezveler de yine odun közünde pişirilerek işlemeli altlıklar ve fincan içlikleriyle servis edilirmiş. Dönemin zanaatkarları porselen fincanlara adeta sanatını işlemişler. Üzerinde eski İstanbul resimlerinden tutun lale figürlerine dek. Yine yanılmıyorsam İtalya'da ilk kahve dükkanını açan da Osmanlı'dan Venedik'e giden tüccarlar. Türk kahvesinin yanında acılığı hafifletmek için çifte kavrulmuş fıstıklı lokum ikram ederlermiş. Başka bir postumda Osmanlı dönemine ait kahve kültürünü daha ayrıntılı bir şekilde büyük bir zevkle konu olarak ele alacağım.

Bir de pişirme usulü var tabii. ''Ay ama kahve makinesi de ayyynı türk kahvesi gibi oluyor. Hem de köpüklü yapıyor'' diyenler... Ne anladım hayatım ben kendi ellerinle pişirip, sabırla o ince ateşte demlenmesini beklemeden sunduğun kahvenin samimiyetinden? 

Sebat edeceksin. Yılmadan bekleyeceksin o cezvenin başında. Yorulunca, o tek ayak diğer bacağın üzerinde dinlenmeye alınacak ve bu hareket o kahve pişene kadar tekrarlanacak. Köpüğü kaçmadan özenle üstünden alınıp o fincanın dibine bir dirhem bal çalınacak. Kaynayınca da yavaş yavaş itinayla işlem bitirilecek.

Biz türkler için dünyadaki en özel tatlardan olan bol köpüklü kahveniz hazır :)

 Afiyet olsun :)